27.10.13

Hoooopppp!!!

“oğlum çok yalnızdık, iyi ki dağılmadınız lan” dedi..

Evet Burak Aksak dedi.. evet bize dedi.. ne denilir ki? ..iyi ki vazgeçmedik lan.

                                                                                                                'Ben de Özledim'            

Çok özlemişiz. Çok özlemişim. Son aylarda onlarla uyumaya o kadar alışmıştım ki, bir bölüm Leyla&Mecnun almadan uykuya dalamıyordum. Yavuzdan bir kuple bir şey dinlemeden, ismail abi’nin o şapşirik tavırlarına gülmeden.. mecnunu görmeden.. yok olmuyordu. Dün gece onları böyle görünce anladım bunu.. meğer onlarsız daha yalnız kalmışım ben.

Dün gece daha bi kızdım bizi ayıran herkese.. ne gülmeyi ne ağlamayı bilenlerden daha bi nefret ettim. Hissetmekten bu kadar korkmayın demek istedim, onlara. Korkmayın ya bu kadar bizden. Korkmayın! sevmek sevilmek güzel şeydir.. mecnun ve ya leyla olmak.. güzel şey.
Gerçi cesaret işidir tüm bunlar.. o da siz de pek yok, anlıyorum. Aniden vurmasını bilirdiniz siz sahi.. nasıl da unutmuşum o tozlu dumanlı bol gazlı geceleri..

Televizyon dediğiniz aptal kutusu bize son yıllarda akıllıca şeyler fısıldamaya başlamıştı oysa.. biz de kimin aptal olduğunu anlamıştık işte. böylece.. bundan mı kızdınız yoksa? yoksa zeki insanlarla karşı karşıya gelmekten mi çekindiniz bu kadar? düşünen bilen her şeyin farkında olan bu insanlar sizi bu kadar mı endişeye düşürdü? Bu kadar mı dehşete düştünüz? söylesenize..
N'oldu bundan kurtulmanın yolu bu mu yani? Bu mudur.. "bitti!" derim biter.  ne kadar kolay dimi! ne kadar kolay 'tamam, bitti' demek.

Ben asıl neyi merak ediyorum ama biliyor musunuz, dün geceki okkalı cevabı duydular mı acaba.. dün geceki vedayı da mı görmemezlikten geldiler... üç maymun oynamak ne popüler oldu ya sorma! Yahu sorarım.. nereye kadar?

Yarım kalan şeyler acıtır.. yarım kalan şeyler unutulmaz..
Bilmiyor musunuz? Hiç mi duymadınız? Kursakta kalan şeyler yutulmaz; ya tükürürsün ya da o öylece kalır oracıkta.
Ne diyeceğim bak!! farkında olunmadan bir şey oldu aslında.. siz ‘aa aynı bizim gibiler’ dediğimiz bu insanları bizim gözümüzde kahraman yaptınız farkında değilsiniz. Komik dimi?
Sizin bu her çırpınışınız bizi bir araya getiriyor ya her seferinde.. hep böyle oluyor ya.. Nasıl teşekkür etsem bilemedim şimdi.. siz böyle olmasanız inanın biz bu kadar bağıramazdık.. bu kadar gürültü çıkaramazdık..

-İsmaiil abiiiii..
.Hoooopppp!!!

*İsmail abi, Leyla&Mecnun’a veda gecesinde.. küçükçiflikte bağırmıştı ya hani.. ‘Abiim o gemi gelmişş!!’ ..heh işte aynen öyle. Geldi o gemi, biz gördük onu görmesine de; siz hala maymunculuk oynamaya devam. Peki öyle olsun.

O zamaaan.. saat de sınırı geçti ama.. n'apsak! 
En iyisi çay demleyelim. çay.. çay demlensin.. demlenelim..

İçelim mecnuna ya!!


E.

19.10.13

17:34'

Soğuktu. kar yağıyordu. hiç böylesi yağmadı bir daha. öyle bir kış yaşamadık o yıldan sonra.. akşamüstüydü. dışarda tipi vardı benim de elimde 'çalıkuşu'. hep nefret ettim o kitaptan. hep nefret ettim reşat nuriden.. bir daha hiç okumadım.. televizyon kapalıydı, ışıklar açık. ev çok sessizdi. garip bir sessizlik. telefon çaldı, ürktüm. oysa ki saat çok da geç değildi. yabancı bir sesti. çok yabancı şeyler söyledi. hem yabancı hem de yalancı dedim içimden. kısa bir konuşmaydı. o konuştu ben sustum. sonra o kapattı ben ahizeyi düşürdüm. bilerek değil.. yine sustum. o telefon o gece hiç susmadı ama.. kapı zili de.. ev hiç olmadığı kadar kalabalıktı, bir o kadar da sessiz. televizyon kapalıydı hala.. 
Bana birileri uyu dedi. dinledim.. uyumayı denedim olmadı. karanlıkta yattım saatlerce. içerden gelen bir çok yabancı ses vardı hala.. hiç susmadılar. tüm gece o kapı hep çaldı. ve birileri sürekli gelip saçımı okşadı. gereksiz acımaları hiç sevmezdim. şimdi nefret ediyorum. samimi değil..
Hiç birinin yüzünü hatırlamıyorum. hiç birinin sesini ayırt edemiyorum. karşımda ağlanmasından nefret ederim. bana bunu belli etmemeye çalışan insanlardan daha çok.. 
Hiç konuşmadım. ağlamadım da. nefesimi tuttum. üç gün beş gün yedi gün.. hatırlamıyorum. tek sayıların birinde pes etmiş olabilirim. çift sayıları sevmem. 
Sonra unuttum. yani herkes unuttum sandı. iyi rol yaptım. maskeleri hep sevdim. birinin yanında ağlamaktan hiç hoşlanmam. birine kendimi anlatmaktan da.. o anlasın. 
Şubatı sevmem. ağustosu da.. kardan nefret ederim. yağmuru hep sevdim.. televizyonu bir daha hiç kapatmadım. evdeki sessizliği hiç sevmem.. akşamüstü çalan telefonlara hiç bakmadım o günden beri. o gün üzerimde olan kalın örgülü bordo hırkayı da annem kime verdi bilmiyorum. 

Perşembeleri sevmem. cumartesi iyidir.

E.

14.10.13

Lord'um delirmiş o..

Var olmak ya da olmamak, mesele bu.
Gözü dönmüş talihin sapanına, oklarına,
İçin için katlanmak mı daha soylu,
Yoksa, bir dertler denizine karşı silaha sarılıp
Son vermek mi onlara? Ölmek, uyumak..
Hepsi bu.. ve bir uykuyla
Yürek sızısına ve bedeni bekleyen
Binlerce doğal darbeye son verdik diyebilmek.

Hangi insan gönülden istemezdi bu bitişi!

Ölmek, uyumak.. uyumak, belki rüya görmek.
..

Şimdi size yeni bir mekandan bahsedeceğim. Kapılarını 4 gün önce açtılar belki ama ben anca bugün gidebildim.. yepyeni.. gıcır gıcır.. hala boya kokuları hakim. biraz moloz kırıntısı, talaş tozu falan filan işte.. o kadar yeni. yepyeni.

Bu yeni sahne (nam-ı diğer: ModaSahnesi) iyiden öte bir ekibin elinden çıkmış. İlk oyunları ise Hamlet. Ama yanlış anlaşılmaya mahal vermek istemem, öyle bildiğiniz hamletlere benzemiyor bu pek. Nasıl desem, farklı işte! bi kere kadro on numara beş yıldız. "Hamlet nasıl" mi? Onur Ünsal diyecektiniz her halde.. o öyle bir olmuş ki.. Hamlet'i ilk defa çözdüm ben. yıllardır bilirim de bugün çözebildim anca. Ee ne diyeyim darısı sizin başınıza..Evet jeton da sıkıntı var.. ya da böyle bir adama ihtiyacım varmış bana hamleti yansıtan, bilmem.

O zamaan.. bir itiraf: sanırım ben Hamlet'e aşık oldum. Evet yanlış duymadınız! Çok ciddiyim. Yani Onur Ünsal'ı hep sevdim tabii, o ayrı. Shakespeare'ın da yeri her zaman ayrıdır.. ama bu kez çok farklı. Sanırım ikisinin birleşimini bünyem kaldırmadı. Feleği şaştı. 

Hayran hayran bakmak.. tam anlamıyla bugünün ben'i!! 
Örnek vereyim;
Henüz ara vermeden, yani oyunun ilk bir saati içinde. İçten içe hep söylendim.. ahh dedim nasıl ön sıraları kaçırırım da orta sıralara düşerim.. dokuzuncu sıra ne? hele hele.. Hamlet sahneden atlayıp çoğu zamanını sahne önünde geçirdikçe.. benim ahh'lamalarım vahh'lamalarım daha bir arttı, içten içe. Sonra bir anda.. Hamlet koşmaya başladı merdivenlere doğru. Heh evet koşsun gelsin buralara kadar derken, yanımda beliriverdi. Bir de basamağa çöküp oturmasın mı!! Oyun devam ediyor tabii.. sahnede olay akıyor, insanlar izliyor o sırada. Ben mi? hımm ben tam olarak o dakikalarda sahnede ne oldu ne bitti bilmiyorum. Çünkü, o süre zarfı içinde ben kafam sağa dönük, alık alık hamleti izliyordum..
-Öyle işte. Bu da böyle bir kaç dakikam sadece. Durumun vehametini kavrayabildiniz mi bari?

Neyse kişisel hallerimden kurtulup oyuna tekrar dönüyorum. Tüm ciddiyetimi takınıyorum. Evet, sakinim.

Bilmiyorum siz bir tiyatrosever misiniz? Ya da nefret mi edersiniz? Veya bana dokunmayan yılan bin yaşasın'ı mı benimsediniz. Bilemem. Sadece diyebilirim ki.. her kimseniz hiç fark etmez.. bu oyuna gidin! Şu sahneyi bir görün.. elbet yolunuz Kadıköy'e düşer. Yanılmıyorum dimi?

*fuayesi çok güzel!
*akustiği de çok iyi.
*hamlet mızıka çalıyor..
*claudıus da saksafon..

ahh Shakespeare!! neler değişti neler..



Ya Tanrı aşkına!! Lord'um delirmiş o.. hiç normal değil. Ya da kandırıyor bizi, oynuyor; kedinin fareyle oynadığı gibi. Evet evet basbaya oynuyor işte.. kaçmak güzel oyundur, öyle değil mi majesteleri? İki ileri bir geri.. hem eğlenceli de. Off kendimi onun yerine koydum da.. (empati diyorlar şu zamanda) ne eğleniyordur şimdi..
Keşke ben de delirmeyi başarabilsem.. hayallerimle oynamaktan çok sıkıldım.. Perde kapansın artık. Hadi..

E. 


12.10.13

21:47'

Karanlığın su katılmaz gerçeği sessizlikti dimi? Sokak lambasıyla aydınlanan odada tek ses dışardan geçen motorun çıkardığı gürültüydü, beni ürküten. Şarap kokusu denilen şeydi keskinliği artıran.. belki de soğuğa inat ellerimin üşümemesi bu yüzdendi. O günlerde bunu pek farkedememiştim.. şimdi daha iyi anlıyorum her şeyi. Yeni yeni.. geçmişin taşıdığı izler tahminimden fazla belirginmiş meğer. Ya ben bakmışım görememişim, ya da görmüşüm de görmemezlikten mi gelmişim ne? Karar vermek zor.

Nefes alış verişlerimiz miydi fısıltı sandığım? Yoksa hiç konuşmadık da ben şizofrenik bir travma mı yaşadım. Çalan şey neydi peki? Müzik var mıydı.. sahi olmaz mı! o ses olmasa kim kimin bahanesi olacaktı?

Ne değişti? O geceden sonra hava bi soğudu bi ısındı.. bazen öyle yağmur yağdı ki tam silecek oldu her şeyi. Sonra bir gün ansızın güneş parlayıverdi.. hay aksi!

Yine akreple yelkovan o bilindik yerindeydi. Nedendir bilmiyorum ne zaman o aklıma düşse hep böyle oluyor. Rakamların oyunu mudur ne tüm bu şey? O veda ettiğinde de öyleydi.. ben vazgeçtiğimde de.. saatler hep aynı günler ise? iki ileri bir geri işte.  Şu zaman denen lanet şeyi sevmemem de var işte bir hikmet, rakamlara nefretim kat be kat.

Belki bazen tek sayılara sempati duyuyorum.. ama bazen. Çoğu zaman değil.

Çoğu zaman düşünüyorum yine. O saniye ibresinin hızlı akışını izliyorum durup öylece.. ne mi düşünüyorum? Hah o konulara hiç girmeyelim yine.. Düşünüyorum işte.. doğanları, ölenleri, kaybolanları, kavuşanları, ayrılanları..  iyileri, kötüleri, korkakları, cesurları, aptalları.. öyle bir sürü işte. Bir çok şeyi. Kendimi mesela. Geçmişi bugünü.. bazen de geleceği. Ama bazen, çoğu zaman değil.

..
O gece de çok soğuktu. Sadece çok üşüdüğümü hatırlıyorum. Bir de tavanı.. uykusuzluktan olsa ki..
Nasıl unuttum.. bir de sessizlik hakimdi o gün.  Daha önce öylesi olmamıştı hiç.. o kadar sessizdi ki sessizliğe kızdım. Sonra sırtımı döndüm.. nasıl olduysa uyumuşum.
               
Ya sahi.. yatağın solunda yatmanın nesi kötüydü ki? Ben bir türlü anlayamadım.


E.


7.10.13

Biri pazartesi sendromu mu dedi?

Yoo.. o bana pek uğramıyor bu aralar.. en azından bir süre:)

O halde güneşli bir pazartesinden merhaba!

Güzel bir kahvaltının ardından yapılacak en güzel şey bir kahve ve eğlenceli bir filmdir. Tam romantik komedilik kıvamda bir hava değil mi şu gün? Evet aynen öyle.. ben de aynen öyle düşündüm ve arşivimden en güzel romantik komedi filmini çıkarıverdim. Konu romantik komedi olunca belli kriterlerim oluyor.. yani ne bileyim klasikleşmiş bu tarz filmler yerine günümüzün uyarlamaları pek hoşuma gitmiyor. Tamam evet çok güzel olanlar var ama asıllarını yaşatmanın ötesine geçemiyor bende üzgünüm. O yüzdendir ki eğer canım romantik komedi izlemek istiyorsa klasiklerime sığınırım. Ki başta gelen filmim ise bu konuda tartışmasız: sevgili Bridget’ımdır:)

Aslına bakarsanız Renee Zellweger’ı bu filmden başka bir yerde hiç sevemedim.. ama tabii bu şey ne Hugh Grant için ne de Colin Firth için geçerli olması mümkün dahi olamaz! Onları hep sevdim.. hep olsunlar itiraz yok.

Hiç günlük tuttuğunuz oldu mu? Büyümeye özendiğiniz çocukluk anlarınızda, ya da ergenliğin yüz tutmuş olduğu lise zamanlarında..  ya da günlük demeyelim şu işe biz. Hiçbir şeyler karaladınız mı bir yerlere, yani bir defteriniz var mıydı diyorum, sadece sana özel.. hiç mi olmadı? Çok yazık. Hemen edinin.. hemen! Dimi sevgili günlük severler?

Benim öyle Bridget gibi gün gün tuttuğum tam teşekküllü bir defterim hiç olmadı.. ama hep özel defterlerim oldu. Bir keşfedilse ahh ahh.. çok fena. canım sıkıldıkça, mutlu oldukça yazdığım. Yazdıkça yazı şeklimin bile ruhsal anıma göre farklılaştığını fark ettiğim, yazdıkça eskiyen, yazıları silinmeye yüz tutmuş sevgili defterlerim.. çok fazlalar. Hatta geçen gün mevsimlik olarak yaptığım oda temizliğimde fark ettim ki varlığından bir haber olduğum birkaç defterimsi varlığım daha varmış.. kim bilir daha nerede neler var.. oda oda değil sanki.. annemin deyişiyle çöp yığını!

Bi itiraf* : Atmaya kıyamadığım şeyler o kadar birikti ki.. odam kağıttan kitaptan geçilmez bir halde. Sinema tiyatro konser uçak-tren biletleri, neden topladığımı bilmediğim avrupanın gittiğim her yerinden aldığım bardak atlıklarım, bira kapakları, yok şarap tıpası.. ohoo falanı filanı işte.


                                                                                                  'Bridget Jones Diary'

Bridget’a dönelim mi hadii!

Sevgili Bridget,
Sen umudununu kaybeden kadınlara umut olmuş, sen tüm şapşallıklarına rağmen iki adamı kendi etrafında pervane etmiş seeen! ..neyse:)
Tamam abartmıyorum, sakinim.. Kısaca güzel eğlenceli bir gün geçirmek isteyenlere tavsiyemdir, iki filmini de arka arkaya izleyebilirsiniz sıkılmama garantisi de benden.

-en güzel tavır: tamamen emin olamayan bir adam için hayatımla kumar oynamayacağım. Vay bee Bridget aferin sana! demiştim, evet.

-ve mark darcy’nin uyurken.. bana bakmayı kes demesi de, en güzel sahnelerden biridir. (nokta)

-ilk filmin son sahnesinden bahsetmiyorum. o sahneyi sevmeyen gözüme gözükmesin.

..şimdilik benden bu kadar. Film seansını bitirdiğime göre, bu boş pazartesimi arkadaşlarımla noktalamak üzere dışarı çıkıyorum.. size pazartesi sendromunuzla kolaylıklar gelsin..


E.

4.10.13

Bırak Dönsün!

Ee ne demişler.. “vantilatörü serbest bırak. dönerse serindir; dönmezse hiç serin olmamıştır”

Bugün hava buzdu malum.. kış erken geldi. Zaten şu koca yıl bi güneş yüzü görmedim. Aslında çok da mutsuz değilim bu halden, ben bazılarının aksine yağmurlu soğuk havalarda daha çok mutlu olan azınlık kesimdenim. Belki az biraz manik depresif zamanlarım vurur bu zamanlarda kafama taktak diye.. amma velakin en iyi çözümü de hep tek tercih hakkıyla 12den vurdum ben. Ne olduğunu söylememe gerek yok herhalde.. film!! üstüne laf ettirmem bilirsiniz.

Az buçuk beni bilenler bilir ki.. tek başına sinema keyfi en sevdiğimdir. Mutsuz olduğum anlarda aklıma gelen ilk şey. Aniden pat diye.. bugün de öyle oldu işte..  Çıktım okuldan, soğuk havaya inat aşağı doğru salındım Barbarosta. Sonra kesmedi beni Beşiktaş dedim ben bi Beyoğlu’na uzanayım.. Biletix’de tükenen bir sinema biletinin peşinden:)  

Atlas’ın önü feci bir kalabalık.. FilmEkimi malum. Kuyruk sonuna geçtim ama içeri girebileceğime imkan vermedim hiç. ne yalan söyleyeyim.. sanırım 1saat bekledim dışarda titreye titireye.. ve sonunda elimde biletle koştura koştura çıktım merdivenleri.. bu arada en sevdiğim sinemalardan biridir Atlas. Hele o büyük salonu yok mu of bee!

Biz bir sürü son dakika biletçisi insan işte bir şekilde girdik salona. Çil yavrusu gibi dağıldık dört bir yana. İşte öyle böyle film başladı.. festival filmi evet. Ama sanki gişe filmi gibi salon tıka basa doluydu yahu!! Uzun zamandır hiçbir salonu bu kadar kalabalık görmemiştim. Ee tabii Onur Ünlü olunca mesele.. böyle oluyor sonuç. Sahi kaç kişiyiz biz Leyla&Mecnun severler??
Sırf biz gitsek.. ohhoo!!


                                                                                                    'Sen Aydınlatırsın Geceyi'

Absürtizmin o kıl kadar ince yolunda nasıl ilerliyor bu adam şaşıyorum ya. Hiç tökezlemeden hem de.. baya baya güzel yani! Farklı olmaya çalışmak gibisinden bir durum değil ama, öz’den gelen bir farkındalık eserinden bahsediyorum. Ya da eserlerinden mi desem..

Konu? Her biri farklı bir süperkahraman. Her birinin özel güçleri var.. Cemal dönüşlere takmış misal, şu kız neydi? korsan kitapçıydı hani.. zamanı durduruyor bea!, en iyisi ilkokul öğretmeni: görünmez bir Derya Alabora izliyoruz. Var mı ötesi? Gazoza hapı katık ederek kafayı bulmak gibisi yok ama.. gökten yağan taştan bahsetmiyorum bile.. Her neyse işte anlatmakla olmaz ki, izlemek gerek.. anlatınca komik olmaz ki hem..  Ayrıca bir L&M seversen beni daha iyi anladın sen eminim:)

Oyuncular mı? hangisinden bahsedeyim, nasıl başlayayım.. Böyle anlarda tıkanıp kalıyorum işte..

Ee n’aparsın.. Kelimeler albayım bazı anlamlara gelmiyor..


*film ticari satışa sunulmayacakmış.. ve maalesef filmekiminde son seans bugündü. Ama kaçırdım diye üzülmeyin!! Semaver Kumpanya’da izleme şansı hala devam ediyor.. bi bakıverin programa derim.


E.