14.12.14

‘Ceketimi burada unutmuş olabilir miyim?’

diye sorarak yazmaya başlar kız...

Merhaba! Bu hafta bu kaçıncı başlangıcım acaba.. hatırlamıyorum. Masaüstümde ardı ardına açılmış tertemiz beyaz dosyalar var. Çok konuşmak istersin; ama yazıya dökmek zor gelir ya.. o durumu yaşıyorum şu sıralar. Nasıl tembelim nasıııl.. Aslında Summer gibi bir ses kaydı yapmak aklımdan geçmedi değil ama itiraf etmem gerekirse ona da üşendim.

Başımı kaşıyacak kadar vaktimin olmaması gerçeğinin yanında ben bir o kadar tembelim bu aralar. (insan yemek yemeye üşenir mi? üşeniyormuş.)

O halde lafı fazla uzatmıyorum ve kabaran dizi-film dosyama dönüyorum hemen..



#Predestination
‘Amaan Tanrım! Ethan Hawke mı o!!’ diye bir çığlık sonrası gecenin bir körü izlemeye başladım birkaç hafta önce bu filmi. Filmin kadrosunda Ethan’ın olması yeterli benim için malum. Zamanda yolculuk, zamansızlık.. karmaşık zaman kavramı diye özetlenebilecek türden bir konuya sahip film; ne yazık ki Ethan’a rağmen sevilmedi. (Filmin ilk yarısı hariç. Gerçekten gerilim, merak güzel işlenmiş.)

‘peki ya hayatını mahveden adamı ayağına getirseydim. eğer yanına kâr kalacağını garanti edebilseydim. onu öldürür müydün?’

#Shrink
Bir ‘Amaan Tanrım!’ daha.. son zamanlarda izlediğim en başarılı filmlerden desem.. kadrosunda Kevin Spacey ve Robin Williams var desem.. marihuana içen bir terapist hikayesi işleniyor desem.. ne dersiniz?
Kesinlikle izleyin!

‘mutluluk bir hissi anlatmak için kullanılan bir sözcüktür.’

#Away We Go
Şimdi ismini hatırlayamadığım (eğer bunu okuyorsan ses ver!:)) bir blog arkadaşım önermişti. Uzun zamandır izleyeceklerim listesinde duruyordu. Birkaç kez izlemeye kalkışsam da hep başkaları önüne geçti, kısmet olmadı. Sonunda izledim. Ama ne yazık ki.. özgürlük, seyahat, samimi diyaloglar vs. aslında sevebileceğim tüm şeyleri barındıran bu filmi neden sevemedim onu bilmiyorum işte. Yaşayacağın yere karar verme sürecini en tatlı seyahat planına dönüştüren bu tatlı çiftimize bir ‘eh işte’ geliyor benden. Üzgünüm.

#Tar (The Color of Time)
Şimdiii gelelim fasulyenin faydalarına.. Fonda daktilo sesinin olduğu bir film hayal edin. Bir şairin anlaşılması güç iç dünyasını çekimlerle anlatmaya çalışan yönetmenler düşünün bir de. Sonra bu şairin yerine James Franco’yu; onu karşısına da Mila Kunis’i koyun.
Gün doğumu/gün batımı çekimleri arasında; gittikçe soluklaşan bir rengin eşliğinde izliyoruz bu şairimizin hayatını. Kimilerine sıkıcı gelebileceğine inandığım fazlaca durağan bir film. Ama eğer siz de benim gibi Franco, şiir ve durağan film severseniz. Bir bakın derim. (şairimiz C.K. Williams)

‘nedenini bilmiyordu ama bağırmamak elde değildi.’

#Başka Dilde Aşk
Eveet geldik listemin favorisine. Hatta en sevdiğim türk filmleri arasında ilk beşte oynayan filmimize.
Aslında taa vizyona girdiği yıl. 2009du sanırım, daha dün gibi aklımda sinemada izlemiştim. Hatta burada da yazmıştım. Üstünden ne kadar da zaman geçmiş. Neler geçmiş üstünden..
Nasıl hayran kalmıştım filme. Mert Fırat’ın oyunculuğunu ilk orada farketmiştim hatta. Sonrasında da tiyatro oyunları, diziler, filmler derken hala takipteyim.. (Özellikle İlksen Başarır’la çalıştıysa o yapımda. Kötü olma ihtimali yok benim gözümde.)
Geçen gün dedim ki. Ya hadi ben bir kez daha izleyeyim bu filmi. İyi ki demişim be. iyi ki..

‘hiç konuşmadan anlaşabilir miyiz acaba?’



Niteliksiz bir anım* (Mia kulakların çınlasın!): Üç dört yıl önce Radikal gazetesinde staja başladığım günü dün gibi hatırlıyorum. Demişlerdi ki bana emin misin gazeteci olmak istediğinden. Tabii ki emin değildim. Hala değilim.. ‘ama ben sinemayla, sanatla ilgili bir şeyler yapacağım ve onun içinde mutlaka kelimeler olacak’ diye cevap veriyorum artık şimdi soranlara. Neyse.. o zamanlar daha küçüğüm tabi; bir de bir heyecan ki sorma. 2. Haftamdı sanırım; önüme bir telefon koydular. Sabah saat 9. Bir de liste tutuşturdular elime; bir sürü oyuncu ve yönetmenin telefon numarası var.

Sırayla arayıp; bir haberle ilgili görüş almam gerek. Listenin ilk başında Nejat İşler var. (arar mıyım hiç sabahın köründe ben onu). hemen atladım ikinci sıraya.. Saadet Işıl Aksoy. Tuşladım numarayı; ikinci çalmada açtı. Amerika’daymış bir de üstüne setteymiş. İçimden ‘ohh yurtdışı da yazdı şimdi’ diyerek kapadım telefonu. Sonra birkaç başarısız telefon görüşmesi daha..

Yılmadım devam ettim. Sıradaki ismimiz: Mert Fırat’tı. ‘Noluur açsııın!’ diye dualar ederek aradım. Çaldııı çaldııı çaldııı.. nasıl bir yüzsüzlükse benimkisi uzuun uzun çaldırdım adamın telefonunu. Tam umudumu kesmişken açtı. Sesi tabii ki uyku sersemi. Konuşmanın girizgahı vs. ve patlattım soruyu. (sabahın köründe beni biri uykumdan uyandırsa ve saçma bir soru sorsa kesin telefonu yüzüne kapatırdım.)

Mert Fırat tabii ki öyle yapmadı. ‘Ben biraz önce uyandım da hatta telefonla’ deyip güldükten sonra ‘sizi ben bir saat sonra ararım; radikaldi dimi?’ dedi. (hadi canıım seni de ne güzel ekmiş. arar mı hiç demeyin. ben de öyle demiştim.)

Amaaa.. Tam bir saat sonra uzun bir Mert Fırat telefon görüşmesi yaptım!! Evet yaa.  Gerçekten de aradı:)

Sanırım; gazeteciliğin çok güzel bir şey olduğunu o gün,  Mert Fırat’ı uykusundan uyandırarak yaptığım görüşmeden sonra anladım.
(Yani arkadaşlar, işin asıl önemli noktası şu: iş için bile olsa Mert Fırat o gün, güne benim sesimle başladı:) )

The End.

*dizi önerilerim gelecek yazıda.. (ooff arkası yarınlı fotoromanlar gibi oldu.)


E.

4 yorum:

  1. Bayılıyorum boyle film paketlerine! :)

    Ne guzel denk gelmedir ki; ben de gectigimiz ctesi izledim Predestination'i ve "aaa Ethan Hawke!" diye atlayarak. Biraz fazla karman corman geldi.
    Away We Go'dan surda bahsetmistim ama baska onerenler de olabilir :) [http://afede-hali.blogspot.com.tr/2014/10/away-we-go.html] Genel ruhunu begensem de aktris secimi degistirilse daha basarılı olunabilir miydi sorusunu geride bırakmıstı bu film..
    Baska Dilde Ask ve Mert Fırat gercegine gelecek olursak, benim de defalarca izledigim favorilerimdendir. Keske daha fazla senaryo yazsa da İlksen Basarır'la beraber filmlestirseler, di mi?
    Tar ve Shrink'i listeme ekliyorum.

    Mert Fırat diyaloguna cok cok ozendigimi belirtirken bir soru ile yorumumu sonlandırıyorum: "Pekiiii Nejat İsler'i (Nejatcıgım) aramak nasıldı?" ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. heeyyy eveet ismini nasıl da unuturum :O evet genel olarak işlenilen konu hoş; ama beni hikayenin içine çekemediler..
      ahaha Ethan Hawke'ın her filmine atlayanlar kulübü kuracağım!!

      Hemeen ekle. özellikle Shrink!
      keşke daha fazla görsek evet Mert Fırat-İlksen Başarır ikilisini

      hehehe Mert Fırat'la sohbet etmek bi harikaydı gerçekten:))) Nejat İşler'i uyandırmaktan boşuna korkmuşum ya.. telefon numarası değişmiş meğerse ulaşamamıştım:/

      Sil
  2. yaa kimlerlen konuşmuşsun saadet amerika da ne setindeymiş ya ben hiç bilmiyorum amerikada film çektiğini acaba eğitimde falan mıydı. çok merak ettim şu an. ya böyle mert fıratı uyku sersemi yatağından yarı doğrulmuş hayal ettim bak sabah sabah moralim yerine geldi. :)

    YanıtlaSil
  3. aslında 2008 yılında bir amerikan filminde rol aldı Saadet Işıl Aksoy ama benim konuştuğum tarih daha sonra.. bilemedim ya hiç düşünmemiştim:))
    Mert Fırat'ı ben de ne zaman öyle hayal etsem gülümsüyorum:)

    YanıtlaSil